“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen, milletimizi esaretten kurtaran Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının üzerinden 86 yıl geçti.
1881 yılında Selanik’te dünyaya gelen Atatürk, annesi Zübeyde Hanım’ın isteğiyle mahalle mektebinde eğitim görmeye başladı. Daha sonra babası Ali Rıza Efendi’nin yönlendirmesiyle Şemsi Efendi Mektebi’nde ilkokulunu tamamladı. Ortaokul eğitimi için Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne giden Atatürk, kendi isteğiyle bu okuldan ayrılıp Selanik Askeri Rüştiyesi’nde eğitimine devam etti. Bu okulda, matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi, Atatürk’ü diğer “Mustafa”lardan ayırmak için kendisine “Kemal” adını verdi. Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitiren Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi’nden ikincilikle mezun oldu. Askeri eğitiminin yanı sıra yabancı dillere de ilgi duyan Atatürk, yaz tatillerinde Selanik’te Fransızca öğrendi.
1899’da İstanbul’a gelen Atatürk, Harp Okulu’na girdi ve 1902’de teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1905’te Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olan Atatürk, kurmaylık stajı için Şam’da 5. Ordu’ya atandı. Suriye bölgesinde gösterdiği üstün hizmetler nedeniyle Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı’na layık görüldü. 1907’de Makedonya’nın Manastır şehrinde bulunan 3. Ordu Karargahı’nda görevlendirildi. Mustafa Kemal Atatürk, Manastır ve Selanik’te görev yaparken 1909’da İstanbul’daki 31 Mart Vakası’nı bastıran Hareket Ordusu’nda yer aldı. 1910’da Arnavutluk’taki isyanın bastırılmasında görev alan Atatürk, 1911’de İtalya’nın Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi. Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarıyla yöneten Atatürk, 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı’nda binbaşı rütbesiyle yer aldı ve Edirne’nin Bulgaristan’dan geri alınmasında görev aldı.
1913’te Sofya’da ataşelik görevine atanan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla cephede görev almak istedi. Başkomutanlık Vekaleti’nden, “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliği daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz.” cevabını aldı. Bunun üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya, “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz.” diye yazdı.
Atatürk, 1915’te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı 19’uncu Tümen Komutanlığına atandı. Gelibolu Yarımadası’na asker çıkaran ve Conkbayırı’na ilerleyen düşman birlikleri Atatürk’ün komutasındaki 19’uncu Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri püskürtüldü. Atatürk, “Anafartalar Kahramanı” olarak tanındı.
Conkbayırı’nda çatışmalar sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçası, Atatürk’ün cebindeki saate geldiği için ölümden kurtardı. Doğu Cephesi’nde 16’ncı Kolordu Komutanlığına atanan Atatürk, 1916’da Rus saldırılarını durdurup Bitlis ve Muş’u düşmandan aldı ve generalliğe terfi etti.
1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7’nci Ordu Komutanlığına atanan Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve savaş cephelerini inceledi. 1918’de yeniden Suriye cephesinde 7’nci Ordu Komutanlığı’na atanan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra İstanbul’a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacıyla gizlice Ordu Müfettişliği görevini üstlenerek İstanbul’dan ayrıldı.
19 Mayıs 1919’da Karadeniz yoluyla Samsun’a gelen Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi. Osmanlı hükümetinin verdiği görevden ve askerlikten istifa eden Atatürk, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da ve 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı.
Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Atatürk’ün çabalarıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi.
TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. “Türkiye’nin sesini dünyaya duyurmak” amacıyla kurulan AA, TBMM’nin ilk yasalarını duyurdu ve Milli Mücadele ile Kurtuluş Savaşı’nın her adımına tanık oldu. TBMM’nin kurulmasıyla milli bir hükümet oluşturulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı.
Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını vurgulayarak, “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.” dedi. TBMM tarafından Sevr Antlaşması’nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu.
İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, “Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.
Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğradı. Bu zafer dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk’e, TBMM tarafından “Mareşal” rütbesi ve “Gazi” unvanı verildi. Sakarya Zaferi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı.
Atatürk’ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya geçti ve Büyük Taarruz’u başlattı. Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi. Anadolu’yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Türkiye, bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanındı.
Büyük Önder, Lozan Antlaşması’na ilişkin, “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938’de ölümüne kadar arka arkaya 4 kez Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e 14 Haziran 1926’da İzmir’de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Elebaşları İzmir’de tutuklandı.
Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, “Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” dedi. Gazi Mustafa Kemal’e, 24 Kasım 1934’te 2587 sayılı Kanunla “Atatürk” soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak için 1933’te Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti’ne katılım, Balkan Antantı’nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı gibi girişimler, Türkiye’nin bölge ve dünya çapında etkili bir aktör olarak öne çıkmasını sağladı.
Atatürk, Hatay’ın ana vatana katılması için yoğun diplomatik çaba sarf etti ve bu amacı, vefatının ardından 1939’da gerçekleşti. Sadece Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yöneten bir komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçen Atatürk, 57 yıl süren yaşamında milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı.
Askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve dünya tarihine adını altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı’nda saat 09.05’te hayata veda etti. Atatürk’ün ölümü sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada büyük bir üzüntüyle karşılandı.
10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda hayata veda eden Atatürk’ün naaşı, 16 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 19 Kasım günü cenaze, büyük bir kalabalık tarafından Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e, oradan da aynı günün akşamı tüm yurt gezilerinde kullandığı tren ile Ankara’ya uğurlandı.
20 Kasım’da Ankara’da devlet erkanı tarafından karşılanan cenaze, TBMM önünde katafalka konuldu. 21 Kasım 1938’de çok büyük bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konulan Atatürk’ün naaşı, ebedi istirahatgahı Anıtkabir’e taşındığı 10 Kasım 1953’e kadar burada kaldı. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Atatürk, ebedi istirahatgahı olan Türkiye’nin kalbi Anıtkabir’de, Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam ediyor.
Erdem Aksoy Haberler.com – Dünya Mustafa Kemal Atatürk Kültür Sanat Politika Eğitim Yaşam Dünya”
GÜNDEM
6 dakika önceGENEL
16 dakika önceGENEL
17 dakika önceGENEL
18 dakika önceGENEL
1 saat önceGENEL
1 saat önceGENEL
1 saat önce