Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi’nde görevli dil ve konuşma terapisti Çağıl Özyılmaz, kekemeliğin erken çocukluk döneminde görülen yaygın bir konuşma bozukluğu olduğunu belirtti. Özyılmaz, yapılan araştırmalara göre kekemeliğin erkeklerde kızlara göre 4 kat daha fazla görüldüğünü vurgulayarak, erken çocukluk döneminde ortaya çıkan kekemeliğin büyük çoğunluğunun (yüzde 80) kendiliğinden düzelebildiğini ancak geri kalan kısmının kronikleşebileceğini ifade etti.
Özyılmaz, kekemeliğin 2-4 yaş aralığında başladığını ve konuşmayı sık sık veya uzun süre kesintiye uğratan bir akıcılık bozukluğu olduğunu açıkladı. Kekemeliğin kesintileri ses, hece veya tek heceli sözcük tekrarları, seslerin uzatılması veya duraklamalar şeklinde gerçekleşebiliyor. Bunlara ek olarak, kişide sözcük değiştirme, “ıı, şey” gibi ifadeler ekleme, göz kırpma, ayak vurma, baş hareketi gibi ikincil davranışlar da gözlenebiliyor.
Özyılmaz, kekemelik şiddetinin ve bundan etkilenme düzeyinin kişiden kişiye değiştiğini belirterek, kekemeliğin tam nedeninin bilinmediğini ancak genetik faktörlerden etkilendiğini ve bilişsel, dilsel, motor, nörolojik ve çevresel faktörlerle etkileşim halinde olduğunu söyledi. Kaygı, korku, yaşanan travmalar gibi psikolojik süreçlerin ise kekemelik nedeni olmadığını vurguladı.
Kekemeliğin sadece bir konuşma bozukluğu değil aynı zamanda bir iletişim bozukluğu olduğunun altını çizen Özyılmaz, erken çocukluk döneminde görülme sıklığının yüzde 5 olduğunu, yetişkinlikte ise bu oranının yüzde 1’e düştüğünü belirtti. Kekemeliğin kronikleşmesinde bazı risk faktörlerinin bulunduğuna dikkat çeken Özyılmaz, bu faktörleri 3,5 yaşından sonra başlaması, ailede kekemelik öyküsünün olması, cinsiyetin erkek olması, kekemeliğe eşlik eden başka dil ve konuşma bozukluklarının olması, kekemelik başlangıcından itibaren bir yıldan daha uzun süredir devam etmesi, devam eden süreçte sıklık ve şiddette düşüş olmaması, kişinin mizaç özellikleri olarak sıraladı.
Kekemelik yaşayan kişilerin akran ilişkilerinde zorlanabileceğini, yaşam kalitelerinin düşebileceğini ve özgüven sorunları yaşayabileceğini dile getiren Özyılmaz, ailelerin de kekemelikle başa çıkmakta zorlanabileceğini ve kaygı, korku yaşayabileceğini ifade etti. Kekemelik terapilerinde amaç, kekemeliğin tamamen ortadan kalkmasını sağlamak değil, kekemelik şiddetini düşürmek, kontrol altına alma becerilerini geliştirmek, olumsuz duygu ve düşünceleri değiştirmek ve kekemeliğe karşı duyarsızlaşma sağlamaktır.
Kaynak: AA / Meltem Yılmaz Karakurum – Sağlık
GÜNDEM
9 saat önceGENEL
9 saat önceGENEL
9 saat önceGENEL
10 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGüvenliğiniz bizler için önemli. Bu yüzden gizlilik politikası sayfamızı inceleyiniz.