Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Başsavcısı Karim Khan’a yönelik cinsel suistimal suçlamaları, uluslararası hukuk dünyasında şok dalgaları yarattı. Bu iddialar, Khan’ın İsrail-Gazze çatışmalarıyla ilgili savaş suçları soruşturmasındaki aktif rolü ve İsrail yönetimine karşı tutuklama kararları talep etmesiyle örtüşüyor. Bu iddiaların zamanlaması, birçok kişiyi “Gazze kararından sonra bir plan mı yapıldı?” sorusuyla yüzleştiriyor.
Mayıs 2024’te Khan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında savaş suçları nedeniyle tutuklama emri çıkarılmasını talep etti. Bu adım, UCM’nin çatışmadaki her iki tarafın ihlallerini de soruşturma konusunda kararlı olduğunu gösterdi, ancak İsrail hükümetinden şiddetli eleştiriler aldı. İsrail yönetimi, UCM’nin yetkisini tanımadığını beyan etti ve bu kararı siyasi olarak nitelendirerek kendi yargı sistemlerinin bu tür davaları ele alabileceğini savundu.
Bu bağlamda, Khan’ın Gazze kararları sadece İsrail’in değil, bazı Batılı çevrelerin de rahatsızlığını çekti. Özellikle İsrail yönetimi, Khan’a yönelik bu suçlamaları kendisini savaş suçları soruşturmasından uzaklaştırmak için bir fırsat olarak kullanmaya çalışıyor olabileceği iddialarına yol açtı.
Khan’a yönelik cinsel suistimal iddialarının 20 Ekim’de Daily Mail’de ortaya çıkması ve ardından UCM’nin bu konuda bağımsız bir soruşturma başlatma kararı alması dikkat çekici bir gelişme. İsrail-Gazze soruşturmalarının yoğunlaştığı ve tutuklama kararlarının gündeme geldiği bir dönemde bu suçlamaların ortaya atılması, “UCM’yi itibarsızlaştırma girişimi mi var?” sorusunu gündeme getiriyor.
İsrail ve bazı Batılı çevrelerin, UCM’yi zayıflatmak ve uluslararası alanda mahkemenin tarafsızlığını sorgulamak için bu durumu bir fırsat olarak kullanabileceği düşünülüyor. Khan’ın Gazze olaylarına yönelik adımları, uluslararası hukuk açısından büyük bir dönüm noktası olarak görülürken, bu suçlamalar sürecin güvenilirliğine gölge düşürme riskini taşıyor.
Karim Khan’a yönelik bu suçlamalar, yalnızca bireysel bir dava değil, UCM’nin tarafsızlığı ve güvenilirliği açısından kritik bir sınav niteliğinde. Suçlamaların zamanlaması ve içeriği, Gazze kararlarıyla doğrudan bağlantılı olup olmadığının sorgulanmasına yol açıyor. UCM’nin bu süreçte alacağı tutum, hem kurumun uluslararası itibarını hem de Gazze olaylarıyla ilgili savaş suçları soruşturmalarının kaderini belirleyecek.
Khan’a yönelik soruşturma, bir yandan kişisel iddiaların ciddiyetle ele alınmasını gerektirirken, diğer yandan uluslararası adaletin siyasi müdahalelerden korunmasının önemini bir kez daha vurguluyor.
GENEL
4 saat önceGENEL
4 saat önceGENEL
4 saat önceGENEL
4 saat önceGENEL
4 saat önceGENEL
4 saat önceGÜNDEM
5 saat önce