Yaylı Tambur Sanatçısı Ömer Göktepeliler, Enstrümanı Dünyaya Tanıtma Peşinde
Bursa Büyükşehir Belediyesi Orkestra Şube Müdürlüğü'nde görevli yaylı tambur sanatçısı Ömer Göktepeliler, 19 yıl önce tozlu bir dolapta keşfettiği ve çürümeye yüz tutmuş yaylı tamburu dünyaya tanıtmak için çabalıyor.
Bursa'da doğup büyüyen 42 yaşındaki Göktepeliler, 10 yaşında ut çalmaya başladı. Çocukluk yıllarında Bursa Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı'nda eğitim gören Göktepeliler, 2005 yılında konservatuvarın Türk Sanat Müziği bölümündeki bir dolapta unutulmuş halde bulunan yaylı tamburu fark etti.
Bu karşılaşma Göktepeliler'in müzik yolculuğunun yönünü değiştirdi. 2005'ten beri yaylı tamburu çalan Göktepeliler, Klasik Türk Müziği'nin önemli enstrümanlarından biri olan yaylı tamburla belediyenin orkestrasında yer almaya başladı.
19 yıldır orkestrada sahne alan Göktepeliler, aynı zamanda sosyal medya üzerinden ürettiği içeriklerle dünyanın dört bir yanına yaylı tamburun sesini duyurmaya çalışıyor.
Ömer Göktepeliler, AA muhabirine verdiği röportajda 1993 yılından beri 31 yıldır çalıştığı kurumda görev yaptığını söyledi.
"2005 yılında, kimse ilgilenmediği için yıllarca bir dolapta beklemiş olan yaylı tamburu keşfettim. O zaman bu enstrümanı kullanmaya karar verdim," diye anlattı Göktepeliler.
Yaylı tamburun hüzünlü bir sese sahip olduğunu vurgulayan Göktepeliler, "Yaylı tambur ülkemizde çok az biliniyor. Önce ülkemizde, sonra da dünyada tanıtmak istiyorum. Bu yolda ilerlemeye kararlıyım," dedi.
"Bu sazı pek çok ülkede çalma şansım oldu"
Göktepeliler, Tamburi Cemil Bey'in mızraplı tamburdan türettiği yaylı tamburun, şan altı ve ara nağmelerde solo enstrüman olarak kullanıldığını hatırlattı.
Yaylı tamburun farklı müzik türleri ve dünya şarkılarında kullanılabileceğini belirten Göktepeliler, "Sosyal medya paylaşımlarıyla yerli çalgı aletinin bir nevi reklamını yapıyorum," dedi.
"Yaylı tamburu dünyaya tanıtmak için can atıyorum ve bence bu konuda başarılı oldum. Yapısı ve sesi itibariyle tüm müzik türlerine uyum sağlayabiliyor. Dünyanın her yerinde hüzünlü şarkılar var. Hüzünlü olmasa bile, hareketli şarkılara bile bir doğaçlama öğesi olarak eklenebilir. Evde kayıt yaparak, sevdiğim ve insanların sevdiği şarkıları, türküleri, enstrümantal müzikleri çalıyorum. Hem bu sazı tanıtmış oluyorum hem de reklamını yapmış oluyorum. Sosyal medyada farklı ülkelerdeki aranjörler ve müzik yapımcıları tarafından keşfedilip kendi eserlerinde kullanılmak isteniyor. Bu sayede sazımı pek çok ülkede çalma şansım oldu. Bunun için mutluyum, ancak daha da fazla olabilir," diye ekledi.
"Bu sazla arkadaş olmaktan çok mutluyum"
Başlangıçta amatör çekimlerle sosyal medya içerikleri hazırlayan Göktepeliler, daha sonra evine bir stüdyo kurmaya karar verdiğini anlattı.
"Stüdyoda daha kaliteli çalışmalar yapıp bunları sosyal medyada paylaşmaya başladım. Sosyal medya harika bir platform. Sizin yaptığınız işleri insanların keşfetmesini ve konudan haberdar olmasını sağlayabiliyor. Kaliteli içerik, kaliteli işler getiriyor. Örneğin, Amerika'da serbest çalışan bir müzisyen sizin çalışmanızı görüyor ve 'bu çalışmaya 20 saniye de bu enstrüman eklensin' diyor. Ardından size ulaşıyor ve siz de o kaydı yapıp ona gönderebiliyorsunuz. Ya da Hindistan'da ilk defa müzik yapacak bir kadın sizin çalışmanızı görüyor ve 'bu enstrüman bu şarkıda çalsın' diyor ve sizi filmin müziğine dahil ediyor. Bu tarz şeyler sosyal medya sayesinde mümkün oluyor," diye konuştu.
Göktepeliler, müzik çalışmalarından bahsederken yaylı tamburla ilgili hayallerinin çoğunu gerçekleştirdiğini ve şu anda ana akım bir dizinin müziğinde yer aldığını ifade etti.
Yaylı tamburun "Türk işi viyolonsel, çello" olarak adlandırıldığını belirten Göktepeliler, bu enstrümanı çalabilenlerin sayısının az olduğunu vurguladı.
Göktepeliler, "Sazım artık benim kolum, bacağım gibi. Bu sazla arkadaş olmaktan çok mutluyum. Bu sazı gelecek nesillere taşıma gibi bir misyonum var ve bunu çok istiyorum," dedi.
Kaynak: AA / Saliha Nur Köksal - Kültür Sanat