Troya Antik Kenti’nde 3 Bin 500 Yıllık Buluntular Ortaya Çıktı
Troya Antik Kenti'nin yaklaşık 5.500 yıllık geçmişe sahip Tevfikiye köyü sınırları içindeki kazılarında, arkeologlar 3.500 yıllık önemli buluntulara ulaştılar. Bu buluntular arasında bir ok ucu, aşık kemiği ve "bız" olarak bilinen sivri uçlu bir araç yer alıyor.
UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi'nde bulunan Troya'da, 1870'li yıllarda başlayan kazılar, 12 aylık dönemde devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ve ana sponsor İÇDAŞ AŞ'nin destekleriyle yürütülen bu kazılar, arkeologlara önemli bilgiler sağlıyor.
Kazı heyeti başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, AA muhabirine verdiği demeçte, bu yıl "Son Tunç Çağı kalesi" olarak adlandırılan prehistorik höyüğün farklı bölgelerinde çalışmalar yaptıklarını ve önceki kazılardaki bazı sorulara cevap aramayı amaçladıklarını belirtti.
Prof. Dr. Aslan, "Troya 6" ve "Troya 7" olarak tanımlanan ve Homeros Troyası ile ilişkilendirilen, milattan önce 1500-1600'lerde başlayıp 1200'lere kadar devam eden savunma duvarı ve saray yapıları arasındaki kronolojik ilişkileri ve tarihlendirmeyi anlamak için çalıştıklarını söyledi. "6 M Sarayı" olarak bilinen büyük saray yapıları ve kale duvarı arasındaki alanın kazıldığını belirten Aslan, bu alanın geçmiş kazılarda ortaya çıkarılan topraklarla kaplı olduğunu ve bu toprakların kaldırılmasıyla ilginç buluntulara rastlandığını ifade etti.
Aslan, bulunan kemiklerden yapılmış iki ok ucunun iyi korunmuş durumda olduğunu ve hem av hem de savaş için kullanıldığını belirtti. Aynı kontekstte bulunan deri işlemede kullanılan bız ve aşık kemiğinin de bu buluntulara eklendiğini ifade etti. Buluntuların aynı tabaka içinde bulunması nedeniyle aynı mekan içinde oldukları düşünülüyor.
Aslan, özellikle aşık kemiğinin Neolitik dönemden beri oyun için kullanıldığını ve bu buluntunun yaklaşık 3.500 yıllık bir oyun parçası olduğunu belirtti. Bu buluntunun, son 10 yılda yapılan kazılarda ortaya çıkan ilk ve tek aşık kemiği olduğunu da ekledi.
Buluntuların, özellikle saray yapısının iç duvarındaki mekanlara ait olduğunu belirten Aslan, bunların her yerde bulunmayan, yönetici sınıfının yaşamış olduğu düşünülen yerlerde ortaya çıkan özel buluntular olduğunu vurguladı.