Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Herkes harcamasını hesap verebilirlik üzerinden yapsın"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretlerinin ardından uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Riyad'daki İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği İkinci Olağanüstü Ortak Zirvesi'ndeki konuşmasında Gazze ve Lübnan'daki soykırıma değinerek acil ateşkes çağrısında bulundu ve insani yardımın kesintisiz şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasının gerekliliğini vurguladı.
Erdoğan, İsrail'e karşı uluslararası baskıyı sürdürmek ve zorlayıcı tedbirler almak için yoğun çaba gösterdiklerini belirterek, "Malumunuz İsrail üzerindeki baskıyı canlı tutmak ve uluslararası hukuk temelinde bu ülkeye karşı zorlayıcı tedbirler alınması için yoğun gayret gösteriyoruz" dedi.
Erdoğan, İsrail'in mezalimine karşı en güçlü tepkiyi veren ve bu konuda ticaretin durdurulması dahil en somut adımları atan ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayarak, Gazze'ye gönderilen insani yardım miktarında da en üstte olduklarını söyledi. İsrail'e silah ve mühimmat sevkiyatının engellenmesi için Birleşmiş Milletler'de başlatılan girişimlerine 52 ülke ve iki uluslararası kuruluşun destek verdiğini belirtti. Bu girişimlerine dair mektubu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne ilettiğini ve Riyad'daki zirvede tüm teşkilat ve Arap Birliği üyelerini mektubu imzalamaya davet eden bir karar alındığını açıkladı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiğini belirten Erdoğan, Ürdün Kralı Abdullah ve Filistin Lideri Mahmud Abbas'ın yanı sıra Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Irak, Gana, Burkina Faso, Çad, Gine Bissau, Senegal ve Maldivler devlet, hükümet başkanı ve diğer yetkililerle temas ve görüşmeler yaptığını ifade etti.
Erdoğan, Azerbaycan'da düzenlenen Dünya Liderleri İklim Zirvesi'ne katılımını ve zirveye ev sahipliği yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e teşekkürlerini iletti. Zirvenin Birleşmiş Milletler çatısı altındaki en önemli iklim etkinliği olduğunu ve 80 ülke devlet ve hükümet başkanının katılımını sağladığını belirtti.
Erdoğan, zirvede en önemli müzakere başlığının iklim değişikliğinin finansmanı olduğunu ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu mali kaynağın ne şekilde oluşturulacağının ele alındığını ifade etti. 2009 yılında Danimarka İklim Zirvesi'nde açıklanan yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı hedefinin 2025 yılı sonrası için teyidi ve ilave mekanizmalarla desteklenmesini değerlendirdiklerini belirtti.
Erdoğan, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele yolundaki gayretlerini anlattığını ve küresel iklim eğilimine katkı sunmaya devam edeceklerini vurguladığını söyledi. Eşi Emine Erdoğan'ın girişimleriyle başlatılan ve küresel ölçekte bir projeye dönüşen Sıfır Atık Hareketi'nin önemini ifade ettiğini ve ağaçlandırma, su idaresi ve yenilenebilir enerji başlıklarında kaydedilen ilerlemelere işaret ettiğini belirtti.
Türkiye'nin yenilenebilir enerjide Avrupa'da beşinci, dünyada 11'inci sırada yer aldığını kaydeden Erdoğan, su verimliliği seferberliğine ilave olarak her 11 Kasım gününü 'Milli Ağaçlandırma Günü' ilan ettiklerini ve dünden itibaren milyonlarca fidanı halkın desteğiyle toprakla buluşturmaya başladıklarını belirtti. Liderler Zirvesi'ne katılan muhataplarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdiklerini ve bu kapsamda İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Karadağ Cumhurbaşkanı Yakov Milatovic ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldiklerini ifade etti.
Erdoğan, iklim meselesinin dünyanın önünde bulunan en kritik tespitlerden biri olduğunu vurgulayarak, savaşları, çatışmaları ve göçleri ne kadar önemsiyorlarsa bu meseleye de aynı ciddiyetle yaklaştıklarını söyledi. Türkiye'de hükümet olarak bu konuda ilgili bakanlıklarla ne gibi tedbirler alabileceklerinin üzerinde ısrarla durduklarını belirtti. Dünyanın sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak ve insanlık olarak yüzyıllar boyunca gelişim göstererek oluşturdukları medeniyeti daha da ileriye taşımak için tedbirler aldıklarını, aldıklarını ve almaya devam edeceklerini ifade etti.
Erdoğan, Türkiye'nin bu konuyu önemsediğini ve üzerlerine düşeni yapmak için azami gayret gösterdiğini belirterek, sadece Türkiye ya da beraberindeki birkaç ülkenin gayretleriyle bu meseleye köklü ve kalıcı çözüm bulmanın mümkün olmadığını söyledi. Organize hareket edilmesi ve sorunun yükünün hep birlikte omuzlanması gerektiğini vurguladı. Bazı ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele ederken bazılarının kar hırsıyla alınması gereken tedbirleri görmezden geldiğini hatta çevreyi daha fazla kirletmeye kalkıştığını belirterek, bu problemin üstesinden gelemeyeceklerini ifade etti. Toplumların en küçük birimi ailelerden başlayarak kurumlar, kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum, ülkeler ve uluslararası kuruluşlara kadar hedefe odaklanmış ve farkındalığı yüksek bir seferberlikle bu küresel sorunu aşabileceklerini vurguladı. Özellikle de iklim değişikliği ile mücadele konusunda yeterli kaynağa ve imkana sahip olmayan ülkelerin de mücadeleye katılımını sağlamak için finansman, teknoloji transferi ve kapasite gelişimi önemli olduğunu belirtti. Sıfır Atık girişiminin öneminin her geçen gün daha da anlaşıldığını ve bu girişimin yaygınlaştırılması ve bir yaşam tarzına dönüşmesi için gayret gösterdiklerini ifade etti. Çevre ve iklim hassasiyetlerinin en üst düzeyde olduğunu ve öyle kalacağını belirterek, şu ana kadar aldıkları tedbirleri bundan sonra da almaya devam edeceklerini söyledi.
Erdoğan, ABD ile ilişkilerde yeni bir döneme girileceğini ve bunun yalnızca telefon diplomasisi ile sağlanamayacağını, daha çok yüz yüze görüşmelerle ilerleyeceklerini ifade etti. Erdoğan, "Yeni dönemde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin gelişmesi yaptığımız bir telefon diplomasisiyle sağlanmaz. Biz Sayın Trump'la inşallah uluslararası toplantılar ya da ikili görüşmelerde bir araya gelmek suretiyle bundan sonraki süreci nasıl değerlendireceğimizi çok daha iyi bir şekilde tespit edeceğiz. Şu anda Sayın Trump'ın kabinesi nasıl oluşacak, nasıl bir kabine ortaya çıkacak bunları görmemiz gerekiyor. Bir de Sayın Trump'ın kabinesi, benim kabinemdeki arkadaşlarla yapacakları görüşmelerle birbirlerini çok daha yakından tanıyacak, bilecek ve ona göre de adımlarımızı inşallah atacağız. Bu noktada Başkan Yardımcıları ve Dışişleri Bakanları önem arz ediyor. Bu bakanlarımız bir araya gelmek suretiyle birbirlerini tanıyıp, istişare edecekler. Temennimiz odur ki Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç başlamış olsun. Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur. Bu fırsatları değerlendirme iradesi ve iki ülkeye de kazandıracak adımların atılması temel beklentimizdir. Biz konuya her liderin yaptığı gibi ülkemizin çıkarları perspektifinden yaklaşıyoruz. Trump yönetimi, ekonomiyi öncelikli hedeflerinden biri olarak görüyor. Türkiye de stratejik coğrafi konumu ve genç nüfusu ile yatırım fırsatları sunan bir ülke. İki ülke arasında ticaret hacminin artırılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yeni fırsatlar oluşturabiliriz. Özellikle enerji, altyapı ve teknoloji alanlarında yeni iş birliklerini geliştirmemiz mümkün" açıklamasını yaptı.
Erdoğan, Trump ile yaptığı görüşmede Elon Musk'ın da Trump'ın yanında bulunduğunu belirterek, "Bu kampanyada Musk, Sayın Trump'ın yanında yer aldı. Bizi burada ilgilendiren konu Musk'ın uzay ve teknoloji alanında çalışan bir iş insani olması. Kendisi teknolojiyi yakından takip eden ve bazı ciddi teknolojik adımları da atan bir isim. Türkiye'de kendisiyle bu konuyla ilgili bir görüşme yaptık. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Türkevi'nde kendisiyle görüştüğümüzde çocuğunu da yanına almış ve Türkevi'ne öyle gelmişti. Türkevi'ndeki görüşmemizde de samimi bir havada görüşmeyi yaptık. Türkiye'nin teknoloji alanında attığı atılımlar dünyanın dikkatini çekiyor. Teknoloji tek başına ilerleyeceğiniz bir alan değil, mutlaka bazı iş birliklerine ihtiyacınız oluyor. Bu alanda iş birliği fırsatlarının doğması halinde Musk ile de adımlar atılabilir. Elon Musk, Sayın Trump yönetiminde hangi alanda görev alacak, hangi alanda aldığı görevle Sayın Trump'a veyahut da Amerika yönetimine faydası olacak bunu zaman içerisinde göreceğiz" dedi.
Donald Trump'ın seçilmesinin bölgesel savaş ve İsrail işgali tehdidini ne oranda azalttığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bana bu konu ile ilgili tespitler için biraz erken gibi geliyor. Trump görevi, Biden'den teslim alsın bakalım. Devir teslimden sonra yeni dönemde ne gibi adımlar atacak, bunu o zaman göreceğiz. Temennimiz odur ki Trump bu dönem bölgeye yönelik çok daha farklı adımlar atsın. Çünkü zaman zaman verilen mesajlar bizi kaygılandırabiliyor. Onun için de Ocak ayını bir görmemiz lazım. Ocak ayından itibaren ne gibi adımlar atılacağını bence o zaman göreceğiz. Kendisiyle seçilmesi sonrası nasıl birkaç gün içerisinde görüşüp konuştuysak, bundan sonraki süreçte de bu temaslarımızı aynı şekilde gerçekleştireceğimize inanıyorum. Çünkü geçmişte Trump'la görüşmelerimiz Biden'le mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı. İnşallah bu dönemde de bu adımları en güzel şekilde atarız ve hem Amerika Birleşik Devletleri hem Türkiye buradan kazançlı çıkar" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amerika Birleşik Devletleri'nin liderliğindeki Batı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki kurulu düzen için Çin ve Rusya'yı tehdit olarak görüyor. Rusya ve Çin'in İsrail ve Gazze konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna ise şu cevabı verdi:
"Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in, Rusya Devlet Başkanı Putin'in ne gibi tavırları olacak bunları zaman bizlere gösterecek. Bu işin en ideal şahidi zamandır. Bizler de bunu takip etmek durumundayız ve takip edeceğiz. Ona göre de ne gibi tavır takınıyorlar ne gibi adım atacaklar göreceğiz. Çünkü bunlar artık dünyada çok önemli konuma gelmiş olan ülkeler. Dolayısıyla biz de artık onları takip edeceğiz. Çin ve Rusya İsrail'in bu saldırılarının haksız ve hukuksuz olduğuna ilişkin açıklamalar yaptı. Saldırıların sonlandırılıp konunun diplomasi yoluyla çözülmesi noktasında beyanları da bulunuyor. Birleşmiş Milletler zemininde başlattığımız İsrail'e silah ve mühimmat sevkiyatının durdurulması için tedbir isteyen ortak mektup girişimimize Rusya ve Çin imza verdi bu önemli bir adımdır. Çünkü İsrail'e bu silah ve mühimmat sevki devam ettiği müddetçe İsrail daha saldırgan hale gelecek. İsrail'in durdurulmadığı her gün Filistin ve Lübnan'daki insani tablo biraz daha ağırlaşıyor. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımının sağlanamadığı her gün insanlar ilaçsızlık, açlık, susuzluk ve vahşice saldırılar nedeniyle ölüyor."
Erdoğan, İsrail'in Gazze'de soykırıma giriştiği günden bu yana herkesi katliamların ve ölümlerin karşısında olmaya davet ettiklerini söyledi. "Görüştüğümüz tüm ülkelerle gündem başlıklarımızdan biri mutlaka İsrail'in Filistinlilere yönelik uyguladığı zulümdür. Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir. Hangi dili konuştuğunuz, hangi inanca sahip olduğunuz, derinizin ya da saçınızın, gözünüzün rengi değil insani değerlere sahip olup olmadığınız önemlidir. Maalesef bazı Batılı ülkelerin yönetimlerinden bunu göremedik. Çırpınan Filistinli çocukların feryatları karşısında yürekleri titremeyenlerle ortak bir paydada buluşmamız çok zor. Hastanelerin, ambulansların vurulduğunu gördüklerinde buna isyan etmeyenler bunu normal görüp 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' kılıfıyla bu suçu örtmeye çalışanlardan zulme karşı duruş beklemek hayalcilik olur. Arap ülkeleri ve Türk devletleri ile insanlık ittifakını genişletmek, tek ses ve tek yürek olduğumuzu göstermek için çalışıyoruz. Bir ve beraber aynı amaçla ve aynı tonda bu zulme karşı seslerimizi yükseltmemiz gerekiyor. Kaybedilen zamanı çoğaltmadan bunu yapmak ise daha da önemli. Çağrımız somut adımları içeriyor. Mesela Uluslararası Adalet Divanı'nda bir hukuk mücadelesi başladı, ona güçlü destek önemli. Filistin Devleti'nin tanınması için çabalamak bir başka somut adım. İki devletli çözüm olmadan bölgeye huzur ve barışın gelmesi mümkün değildir. İsrail'e yönelik ticari kısıtlamalar ve ambargolar da yine başka bir mücadele biçimi. Diplomatik baskının artırılması için İsrail'i her alanda köşeye sıkıştıracak aktif bir diplomasi ortaya konulması da mühim. Büyük bir insanlık sınavının ortasındayız. Bu sınavdan geçmek insanlık ittifakının parçası olmakla mümkün. Yoksa tarih İsrail'in yanında duranları da, zulme sessiz kalanları da yargılayacaktır" açıklamasını yaptı.
Erdoğan, "Türkiye, İsrail ile ticareti tamamen durdurdu. Ancak ticaretin halen devam ettiğine dair bazı iddialar gündeme getiriliyor. Bunu kimler, ne amaçla sürekli gündeme getiriyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna ise, "Siyasetin en kirli tarafı burası. Niye yaparlar bunları? Mevcut hükümeti nasıl yıpratırız anlayışı ile bu amaç için yaparlar. Biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti olarak İsrail ile ilişkileri kesmiş durumdayız. Bizim şu anda İsrail'le bu noktada herhangi bir ilişkimiz yok. Bundan sonraki süreçte de bu ilişkileri geliştirmek için attığımız adım da yok. Malum bu siyasi partiler, ki bunlar da 'cürmü kadar yer yakar'. Ne yapıyorlar şimdi? Acaba biz Cumhur İttifakı'nı nasıl yıkarız veya Cumhur İttifakı'nı nasıl yerden yere vururuz bunun arayışı içindeler. Bununla yerden yere vurulmaz. Şu anda Cumhur İttifakı İsrail ile ilişkilerin kesilmesi konusunda kesin kararlıdır. Biz bu kararlılığımızı bundan sonraki süreçte de devam ettireceğiz. Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İsrail ile hukukunu devam ettirmez, geliştirmez. Böyle bir niyetimiz de söz konusu değil. Bu konuda bazıları kulaklarını, gözlerini ve zihinlerini hırs tıkaçları ile kapatmış durumda. Onlar hakkı görmeye kör, hakkı işitmeye sağır, hakkı söylemeye dilsizler. Onlar için yapacak bir şey kalmamıştır. Bulundukları çukurda çırpınmaya ne dersek diyelim devam edecekler. Bizim muhatabımız iftiracılar hiç olmadı. Biz bu konuyu milletimize anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü bizim bu konuda ne kadar samimiyetle gayret gösterdiğimize milletimiz şahittir. Sadece milletimiz değil, dünya şahittir. Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta. Biz Filistin'in sonuna kadar haklı davasında yanındayız. Biz Netanyahu denilen zalimden de onun çetesinden de bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde soracağız. Sonuna kadar zalimlerin ensesinde olacağız. Biz böylesi bir baskı yaptığımız için İsrail'in dümen suyundaki bu iftiracılar bizi hedef alacak, biliyoruz. Biz istikametimizi iftiracıların kirli cümlelerine göre değil, milletimizin işaret ettiği yöne göre tayin ediyoruz" sözleriyle cevap verdi.
Erdoğan, Suriye ile normalleşme sürecinde son durumun sorulması üzerine, "Beşar Esed'in konuşmasını dinleme imkanım olmadı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile görüşme için çıktım. Ben hala Esed'den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var. Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım. Suriye'de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak adımlar da bellidir. Biz Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık. Bu normalleşmenin Suriye topraklarında barışa ve huzura kapı aralayacağını düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD/YPG başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünü çoğu ülkelere dağılmış Suriyeliler de tehdit etmiyor. Esed bunun farkına varıp ülkesinde yeni bir iklimi başlatacak adım atmalı ve ülkesine sahip çıkmalıdır. Yanı başlarındaki İsrail tehdidi bir masal değil. Çevredeki ateşin istikrarsız topraklarda hızla yayılacağı unutulmamalıdır" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, "Bu terörden arındırılmış bölge konusunda 30 kilometre derinlik durumu var. 30 kilometre derinlik meselesinde aslında Suriye'nin içinde bu terör örgütlerini yok etme adımlarımız söz konusuydu. Bir diğer taraftan da amaç Türkiye'ye gelen Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geriye dönüşleri için zemin hazırlamaktı. Bu konuda da belli bir mesafe alındı. Hala bizim Suriye'nin kuzeyinde konut yapımlarımız devam ediyor. Oradaki konut yapımlarıyla Suriyeli kardeşlerimize bir zemin hazırladık. Şu anda da gerek COP zirvesinde gerek Riyad'da yaptığımız toplantılarda Suriye'deki atacağımız adımlar büyük önem arz ediyor. Bunu hallettiğimiz andan itibaren zaten Suriye'nin kuzeyinde ciddi mesafe alacağız. Şu anda Suriye'de Kamışlı bölgesini düşünün. Niye biz Kamışlı'da güvenlik güçlerimizle gerekli adımları atıyoruz? Çünkü orada bu terör örgütünü kökünü de yok edelim diyoruz. Bu adımlarla da güvenlik güçlerimiz oralarda çok ciddi mesafeler aldılar. Çok ciddi neticeler elde ettiler. Gerek istihbarat teşkilatımız gerek güvenlik güçlerimiz buralarda aldıkları neticeyle Türkiye'yi rahatlattılar. Ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için sınır ötesi operasyonlarımız her zaman gündemimizde. Tehdit hissedersek her an sınır ötesi operasyonlarımıza başlayacak hazırlığımız mevcut. Bizim Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Fakat Suriye'nin kuzeyinde tam bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. Bu da terör örgütlerinin o bölgedeki karmaşadan beslenmesi ve orada tutunması için elverişli ortam hazırlıyor. Suriye'deki istikrarsızlık ve terör örgütlerinin orada tutunması bizim için bir güvenlik riskidir. Bizim gerek DEAŞ'a gerek PKK/PYD/YPG'ye yönelik tüm harekatlarımızın amacı kendi güvenliğimizi sağlamaktır. Bundan sonra atacağımız adımlar da bunun için olacak. Sınırlarımızda hala teröristlerin tutunduğu alanlar bulunuyor ve burası bizim güvenliğimiz için risk oluşturuyor. Oraları tamamen temizlemeden ve terör bataklığını kurutmadan tam anlamıyla güvenliği sağlamak mümkün değil" diye konuştu.
Erdoğan, iç cephenin önemine dair verdiği mesajlar hatırlatılarak bu konuda muhalefetin tutumunu eleştirdi. Erdoğan, "Şu anda muhalefetin böyle bir derdi yok. Muhalefetin böyle bir derdi olmadığı için biz artık kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Mecburuz, başka çare yok. Gelen bütün haberler de Suriye'de alınan netice bana göre Suriye'yi de rahatlatacak. Ama bizim burada Beşşar Esed ile aramızdaki hukuku yeniden ihya etmemiz, bölgeyi çok daha fazlasıyla inşallah rahatlatacaktır. Bizim iç cephemizi sağlam tutma anlayışımızı muhalefet anlayamamış gibi görünüyor. İç cephenin tahkimi elbette her zaman önemli ancak ne yazık ki iç cepheyi güçlendirmek istediğimizde ortak hassasiyetlerle hareket eden bir muhalefeti yanımızda bulamadık. Muhalefet gündelik siyasi meseleler, kazançlar, rantlarla uğraşıyor. Biz ise küresel ve bölgesel riskleri okuyarak, uzun yıllara sirayet edecek politikalar üzerinde çalışıyoruz. İç cephemizi sağlam tutarken aynı zamanda teröre de göz açtırmayacağız. İç cepheyi sağlamlaştırmak terör örgütlerine alan açmak, onların milletin kaynaklarını terör baronlarına peşkeş çekmesine göz yummak anlamına gelmiyor. Bizler birlik ve beraberliğimizi güçlendirme çağrısı yapıyoruz. Bizi bölmeye çalışanlara, bizi parçalamaya çalışanlara aynı kararlılıkla ve aynı tonda yanıt verelim ve 'biz biriz, bütünüz, hep birlikte Türkiye'yiz' diyelim istiyoruz. Aramıza nifak sokmaya çalışanların elleri boş kalsın diye uğraşıyoruz. Bu birlik ve beraberlik ruhu bizim mayamızda var zaten. Bize birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi hatırlatacak bir kıvılcımdır iç cepheyi sağlam tutma çağrımız. Bizi biz yapan değerlere sımsıkı tutunup, oluşturduğumuz o eşsiz tabloyu lekelemeye çalışanları elimizin tersiyle itelim çağrısıdır" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Rio'da gerçekleşecek G-20 Zirvesi'ne ilişkin soruya da cevap vererek, "Brezilya toplantısı inanıyorum ki dünyaya çok farklı mesajların verileceği bir zirve olacak. Bu konuda biz kararlıyız. İnşallah dersimize de iyi çalışacağız. Brezilya'da Rio Zirvesi çok çok verimli, faydalı bir zirve olacak diye düşünüyorum. Sayın Lula ile oradaki buluşmamız inşallah dünyada ses getirecek bir buluşma olacaktır. Rio'da gerçekleşecek G20 Zirvesi'ni küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, küresel ekonomi için istikrarı artırıcı önlemler ve iş birliklerine yoğunlaşmış bir ülke. Özellikle pandemi sonrası ekonomik toparlanma süreçlerine yönelik ortak stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkeler arası dayanışmanın önemini her fırsatta dile getirdik. Enerji güvenliği de Türkiye için kritik bir konu. Küreselleşen dünyada gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zorluklarına yönelik somut öneriler içeren bir gündem oluşturmalıyız. Çünkü zincirleme reaksiyonla sadece bir ülkenin değil, ilişkili birçok ülkenin ekonomisini etkileyen krizlere karşı tedbir almalıyız. Bulunduğu uluslararası platformların aktif ve etkili üyelerinden olan Türkiye, hem kendi ekonomik çıkarlarını hem de gelişmekte olan ülkelerin durumunu iyileştirmeye yönelik çok sayıda öneri üzerinde çalışıyor" dedi.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'n 'Aynı noktada buluştular, Erdoğan ile Bahçeli aynı şeyi yapıyor. Ama biz şehit aileleriyle görüşeceğiz' sözlerinin sorulması üzerine, "Özgür Özel'in bu çıkışını samimi bulmuyorum. Türkiye, 40 senedir bölücü terör belasıyla mücadelede ediyor. Binlerce güvenlik mensubumuzu, kamu görevlimizi, sivil vatandaşımızı terör örgütünün alçakça saldırılarında şehit verdik. Son olarak TUSAŞ'a yönelik terör eyleminde 5 vatan evladı şehit oldu; Rabbim tüm şehitlerimizin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin. Terör tehdidini kaynağında bertaraf etme stratejimiz sayesinde sahada çok önemli kazanımlar elde ettik. Bu mücadele aynı azim ve kararlılıkla devam edecek. Türkiye'nin geleceğinde teröre de, terör takviyeli siyasete de yer yok. Cumhur İttifakı olarak bu konuda tam bir mutabakat içindeyiz "açıklamasını yaptı.
Erdoğan, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin konserlere astronomik rakamlar ödediği şeklindeki haberlerle ilgili soru üzerine, "Ben belediye başkanlığı da yaptım ama konser belediyeciliği yapmadım. Yapmanız gereken nedir? İstanbul'un dört bir yanını bir defa elinizdeki imkanlar neyse bunlarla her tarafı donatmak. Altyapıyı donatmak, üst yapıyı donatmak. Dikkat edin, benim belediye başkanlığımda çöp, çukur, çamur İstanbul'da yok edildi. Şimdi durum felaket. İstanbul öyle, Ankara öyle, İzmir öyle, hepsi öyle. Biz çağrımızı vatandaşımıza yapıyoruz. Diyoruz ki aynı oyuna gelmeyelim ve emin adımlarla geleceğe yürüyelim. Millet bu belediye başkanlarına şehirlerine hizmet versin diye oy verdi ancak hizmetten anladıkları eğlence düzenlemekten öteye geçmiyor. O eğlenceleri de millet için düzenlemedikleri, birilerine maddi kazanç için yaptıkları da yeni yeni ortaya çıkıyor. Biz nereden seçilirse seçilsin yerel yönetimlerin milletin ihtiyaçlarını karşılamasını isteriz ve bunu amaç edinenleri destekleriz. Fakat şehirlerin hali ortada. Millet hizmetsizlikten ne yapacağını şaşırmış halde. Bir de üzerine konser adı altında birilerine ödenen milyonlar çıkınca olan vatandaşa oluyor. Kamu kaynaklarının teröre, terör örgütlerine aktarılmasına nasıl karşı çıktıysak, bu kaynakların yandaşlara aktarılmasına da elbette karşı çıkarız. Herkes harcamasını hesap verebilirlik üzerinden yapsın. Kamunun hakkını hoyratça kullananlardan, yandaşlarına sermaye edenlerden hesabını hukuk önünde sorarız" değerlendirmesinde bulundu. - ANKARA
Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika Uluslararası İlişkiler Recep Tayyip Erdoğan İnsan Hakları Orta Doğu Politika Güvenlik Ekonomi ankara Çevre Terör Kamu"